NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF’İN DEVAMI:
99 - (1594) حدثني
عمرو الناقد
حدثنا
إسماعيل بن
إبراهيم عن
سعيد
الجريري، عن
أبي نضرة. قال:
سألت ابن عباس
عن الصرف؟
فقال: أيدا
بيد؟ قلت: نعم.
قال: فلا بأس
به. قال: أو قال
ذلك؟ إنا
سنكتب إليه
فلا يفتيكموه.
قال:
فوالله!
لقد جاء بعض
فتيان رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
بتمر فأنكره.
فقال (كأن هذا
ليس من تمر
أرضنا). قال:
كان في تمر
أرضنا (أو في
تمرنا)، العام،
بعض الشيء.
فأخذت هذا
وزدت بعض
الزيادة. فقال
(أضعفت. أربيت.
لا تقربن هذا.
إذا رابك من
تمرك شيء
فبعه. ثم اشتري
الذي تريد من
التمر).
{99}
Bana Amr En-Nâkıd
rivayet etti. (Dediki): Bize İsmail b. İbrahim, Saîd El-Cüreyrî'den, o da Ebû
Nadra'dan naklen rivayet etti. Şöyle demiş:
İbni Abbas'a sarfı
sordum. Peşin mi? dedi. Evet, dedim. O halde onda bir beis yoktur; cevâbını
verdi. Müteakiben Ebû Saîd'e haber verdim; dedim ki:
Ben İbni Abbâs'a sarfı
(n hükmünü) sordum da: Peşin mi? dedi. Evet, dedim. O halde onda bir beis
yoktur; cevabını verdi. (Ebû Saîd) : O bunu söyledi mi? Biz ona mektup
yazacağız; size bu fetvayı vermesin. Vallahi Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in hizmetkârlarından biri kuru hurma getirdi de onu kabul etmedi ve:
«Gâlibâ bu bizim
toprağın hurmasından değil I» buyurdular. Hizmetçi: Bu sene bizim toprağın
hurmasına (yahut bizim hurmamıza) bir şeyler oldu. Ben de bunu aldım ve biraz
ziyade verdim; dedi. (Efendimiz) :
«Katladın; ribâ yaptın;
sakın buna yanaşma! Hurmandan sana bir şey artarsa onu sat; sonra istediğin
hurmayı satın al!» buyurdular.
100 - (1594) حدثنا
إسحاق بن
إبراهيم.
أخبرنا
عبدالأعلى. أخبرنا
داود عنأبي
نضرة. قال:
سألت ابن عمر
وابن عباس عن
الصرف؟ فلم
يريا به باسا.
فإني لقاعد
عند أبي سعيد
الخدري
فسألته عن
الصرف؟ فقال:
ما زاد فهو
ربا. فأنكرت
ذلك، لقولهما.
فقال: لا أحدثك
إلا ما سمعت
من رسول الله
صلى الله عليه
وسلم.
جاءه
صاحب نخلة
بصاع من تمر
طيب. وكان تمر
النبي صلى
الله عليه
وسلم هذا
اللون. فقال
له النبي صلى
الله عليه
وسلم (أنى لك
هذا؟) قال:
انطلقت
بصاعين
فاشتريت به
هذا الصاع.
فإن سعر هذا في
السوق كذا.
وسعر هذا كذا.
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
(ويلك! أربيت.
إذا أردت ذلك
فبع تمرك
بسلعة. ثم
اشتر بسلعتك
أي تمر شئت).
قال أبو سعيد:
فالتمر
بالتمر أحق أن
يكون ربا أم
الفضة
بالفضة؟ قال:
فأتيت ابن
عمر، بعد، فنهاني.
ولم آت ابن
عباس. قال:
فحدثني أبو
الصهباء أنه
سأل ابن عباس
عنه بمكة،
فكرهه.
[ش
(الصرف) يعني
بالصرف، بيع
الذهب بالذهب
متفاضلا.
(فلم
يريا منه
بأسا) يعني
أنهما كانا
يعتقدان أنه
لا ربا فيما
كان يدا بيد.
كانا يريان
جواز بيع
الجنس
بالجنس، بعضه
ببعض
متفاضلا، وأن
الربا لا يحرم
في شيء من
الأشياء إلا
إذا كان نسيئة.
ثم رجعا عن
ذلك.
(هذا
اللون) أي هذا
النوع.
(فالثمر
بالثمر أحق أن
يكون ربا من
الفضة بالفضة)
هذا استدلال
بطريق نظري.
ألحق الفرع،
الذي هو الفضة
بالفضة،
بالأصل، الذي
هو الثمر بالثمر،
بطريق أخرى.
وهو أقوى طرق
القياس. ولذا
قال به أكثر
منكري القياس.
وإنما ذكر أبو
سعيد هذا
الطريق من الاستدلال،
لأنه لم يحضره
شيء من أحاديث
النهي وإلا،
فالأحاديث
أقوى في
الاستدلال،
لأنها نص].
{100}
Bize ishâk b. ibrâhîm
rivayet etti. (Dediki): Bize Abdülâla haber verdi. (Dediki): Bize Dâvûd, Ebû
Nadra'dan rivayet etti. Şöyle demiş: ibni ömer le ibni Abbâs'a sarfı sordum,
onda bir beis görmediler. Bir defa Ebû Saîd El-Hudrî'nin yanında otururken
sarfı ona da sordum: Fazlası ribâdır; dedi. ibni Ömerle İbni Abbâs'ın
sözlerinden dolayı ben bunu kabul etmedim. Bunun üzerine Ebû Saîd: Ben sana
ancak Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den işittiğimi söylüyorum; kendilerine
hurmalığı bahçıvanı iyi hurmadan bir ölçek getirdi. Peygamber (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in hurması bu cinstendi. Nebiyullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) ona :
«Bunu nereden aldın?»
dîye sordu. Bahçıvan: İki ölçek (hurma) götürdüm; onunla bu bir ölçeği satın
aldım; çünkü bunun fiyatı pazarda şu kadara; onun fiyatı bu kadara; dedi. Bunun
üzerine Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Yazık sana! Rîbâ
yaptın! Böyle bir iş yapmak istediğin zaman kendi hurmanı bir mal mukabilinde
sat; sonra o malınla hangi hurmayı istersen satın al!» buyurdular.
Ebû Saîd dedi ki:
Hurmaya mukabil hurma satmak mı ribâ olmaya daha lâyık yoksa gümüşe mukabil gümüş
mü?
Bundan sonra ibni Ömer'e
geldim; artık beni nehyetti. ibni AbbâVa gitmedim. Bana Ehu's-Sahbâ'nın
anlattığına göre kendisi bu meseleyi Mekke'de ibni Abbas'a sormuş; o da bunu
kerih görmüş.
İzah:
Sarf: Lügatte def ve
reddetmek mânâlarına gelir. Şerîatte ise: Kıymet olarak yaratılan altınla
gümüşü cinsi cinsine satmaktır. Yukarıda da gördüğümüz vecihle bu cinsleri
meselâ altınla altını bir biri mukabilinde satarken misli, misline ve peşin
olmasına dikkat edilir. Yeniliğine, eskiliğine veya işlenmiş olup olmadığına
bakılmaz, Buradaki sarftan murâd: Altın mukabilinde altını fazlalıkla
satmaktır. Anlaşılıyor ki, bir zamanlar îbni Ömer'le îbni Abbâs (Radiyallahu
anhuma) bunda bir beis görmezlermiş. Onlara göre peşin olarak teslim ve
tesellüm olunan şeylerde ribâ' yokmuş. Binâenaleyh cinsi cinsine satılan
şeylerde fazlalığa cevaz verir; ancak ribanın bir nev'i olan riba'n-nesîeyi
haram sayarlarmış. Bu veresiye yapılan satışlarda olur. Sonra ikisi de bu
kavilden dönmüşlerdir. Nitekim bu hadîs-i şerifte de buna işaret olunmuştur,
Nevevî bu hususta şöyle
diyor: «Müslim'in zikrettiği bu hadîsler ibni ömer le îbni Abbâs (Radiyallahû
anh)'ın nesîeden başka fazlalıktan nehî eden hadîsleri duymadıklarına delâlet
eder; duyduklarında bu kavle dönmüşlerdir. (Ribâ ancak nesîededir) mealindeki
Usâme hadîsine gelince: Birçok ulemâ onun buradaki hadîslerle neshedildiğini
söylemişlerdir. Filhakika müslümanlar bu hadîsin zahiri ile ameli bilittifak
terk etmişlerdir. Bu da onun mensûh olduğuna delâlet eder. Bir takım ulemâ da
onu muhtelif suretlerde te'vîl etmişlerdir. Bu te'vîllerden birinciye göre
Usâme hadîsi ribâ mallarından olmayan mallara hamledilir. Borcu veresiye olarak
borç mukabilinde satmak gibi. Meselâ; bir sıfatla mevsûf olan bir elbiseyi yine
bir sıfatla mevsuk bulunan bir köle mukabilinde veresiye satmak bu kabildendir.
Bunları peşin olarak birbiri mukabilinde satmak caizdir, ikinci te'vîle göre
Usame hadîsi muhtelif cinslere hamlolunur. Bunlarda fazlalık cihetinden ribâ
yoktur; peşin satılmak şartiyle fazlalıkla verilebilirler. Üçüncü te'vîle göre
Usame (Radiyallahû anh) hadîsi mücmeldir; Ubâde ile Ebû Said hadîsleri onu
beyan etmişlerdir. Binâenaleyh mücmeli beyân eden bu hadîslerle amel vâcib
olur...» Hz. Ebû Said (Radiyallahû anh)'ın «Hurmaya mukabil hurma satmak mı
ribâ olmaya daha lâyıktır...» diyerek kıyas yolu ile istidlalde bulunması, bu
bâbtaki nehî hadîslerini duymamış olmasındandır. Duymuş olsa mutlaka onları
delîl gösterirdi; çünkü hadîsler nasstırlar.